Altın, tarih boyunca güvenli liman olarak kabul edilmiş olsa da, modern finansal sistemlerdeki alım satım işlemleri bazı vergi ve yasal yükümlülükleri beraberinde getirir. Türkiye’de altın yatırımları genel olarak diğer menkul kıymetlere göre daha avantajlı bir vergilendirme rejimine sahiptir, ancak bu durum yatırımın türüne (fiziki altın, ziynet altını, altın hesabı, altın sertifikası vb.) göre değişiklik gösterebilir. Yatırımcıların kârlarını maksimize etmek ve olası hukuki sorunlardan kaçınmak için bu düzenlemeleri bilmesi hayati önem taşır.
Mevcut düzenlemelere göre, bankalardaki altın mevduat hesapları ve Borsa İstanbul’da (BIST) işlem gören altın sertifikalarından elde edilen kazançlar belirli şartlar altında stopaj yoluyla vergilendirilebilir veya tamamen muaf olabilir. Örneğin, belirli bir süre elde tutulan altından elde edilen gelirler Gelir Vergisi Kanunu kapsamında bazı istisnalara tabi tutulmuştur. Ancak, fiziki altın alım satımında ise durum biraz daha farklıdır; genelde bireysel alım satımlar vergilendirme kapsamına girmezken, ticari amaçla ve süreklilik arz eden işlemler ticari kazanç sayılabilir ve bu durum vergi mükellefiyeti doğurabilir.